Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

(makamı vs)

  • 1 benefice

    n. maaşlı papazlık makamı; arpalık; tımar
    * * *
    maaşlı papaz makamı

    English-Turkish dictionary > benefice

  • 2 chair

    iskemle, sandalye; baskanlik makami; profesörlük makami, kürsü; (the ile) elektrikli sandalye; (tren rayi) kalasi tutturan metal nesne; (toplanti) baskan olmak, yönetmek, baskanlik yapmak; (saygi sevgi gösterisi olarak) omuzlarda tasimak

    English to Turkish dictionary > chair

  • 3 защита

    savunma,
    korunma; himaye; defans,
    müdafaa
    * * *
    ж
    1) savunma; korunma; koruma; himaye

    защи́та оте́чества — anayurt savunması

    защи́та окружа́ющей среды́ — çevre korunması

    будь мое́й защи́той — koruyucum ol

    взять кого-л. под свою́ защи́ту — himayesine almak

    2) юр. müdafaa makamı
    3) спорт. defans, müdafaa

    сицилиа́нская защи́та — шахм. Sicilya savunması

    кома́нда ушла́ в защи́ту — takım defansa çekildi

    боксёр ча́сто уходи́л в защи́ту — boksör sıksık kapanıyordu

    ли́ния защи́ты (в футболе)bek hattı

    Русско-турецкий словарь > защита

  • 4 обвинение

    с
    1) suçlama; itham; kabahat bulma

    взаи́мные обвине́ния — karşılıklı suçlamalar

    по обвине́нию в кра́же — hırsızlık suçuyla

    возбуди́ть де́ло по обвине́нию в кра́же — hırsızlık suçundan dava açmak

    бро́сить обвине́ние кому-л. — birine bir itham / bir suçlama yöneltmek

    2) ( приговор) mahkumiyet kararı

    вы́нести обвине́ние — mahkumiyet kararı vermek

    3) юр. ( обвиняющая сторона) iddia makamı

    Русско-турецкий словарь > обвинение

  • 5 chair

    interj. başkan! (parlemento)
    ————————
    n. sandalye, iskemle, koltuk; makam, başkanlık makamı, kürsü; elektrikli sandalye; tahtırevan
    ————————
    v. sandâlyeye oturtmak, makama geçirmek, yetki vermek, başkanlık etmek, yönetmek
    * * *
    sandalye
    * * *
    [ eə] 1. noun
    1) (a movable seat for one person, with a back to it: a table and four chairs.) sandalye, iskemle
    2) (the position of a person who is chairman at a meeting etc: Who is in the chair?) başkan, reis
    3) (the office of a university professor: He holds the chair of History at this university.) kürsü
    2. verb
    (to be chairman at (a meeting etc): He chaired the meeting last night.) başkanlık etmek
    - chairman, chairperson, chairwoman
    - chairmanship

    English-Turkish dictionary > chair

  • 6 living

    adj. yaşayan, sağ, canlı, güncel, hayat
    ————————
    n. hayat, yaşam, yaşama, geçim, oturma, papazlık makamı
    * * *
    1. yaşam (n.) 2. yaşa (v.) 3. yaşayarak (prep.)
    * * *
    1) (having life; being alive: a living creature; The aim of the project was to discover if there was anything living on Mars.) canlı, yaşayan
    2) (now alive: the greatest living artist.) yaşayan, hayatta olan

    English-Turkish dictionary > living

  • 7 prosecution

    n. sürdürme, devam, takip, kovuşturma, dava, ilerletme
    * * *
    dava
    * * *
    1) ((an) act of prosecuting or process of being prosecuted: He faces prosecution for drunken driving; There are numerous prosecutions for this offence every year.) kovuşturma, dava
    2) (the person/people bringing a legal action, including the lawyer(s) representing them: First the prosecution stated its case, then the defence.) davacı, iddia makamı

    English-Turkish dictionary > prosecution

  • 8 tribunal

    n. mahkeme, yargıç kürsüsü, hakim makamı
    * * *
    mahkeme
    * * *
    (a group of people appointed to give judgement, especially on official decisions: The case was dealt with by a tribunal.) mahkeme

    English-Turkish dictionary > tribunal

  • 9 pluralism

    n. çoğulluk, çoğulculuk, birden fazla makamı olma (din)
    * * *
    çoğul olma

    English-Turkish dictionary > pluralism

  • 10 prosecuting attorney

    davacı avukatı, iddia makamı avukatı
    * * *
    savcı

    English-Turkish dictionary > prosecuting attorney

  • 11 respondent

    adj. cevap veren, karşılık veren, cevap niteliğinde, savunma yapan, davalı
    ————————
    n. davalı, sanık, savunma makamı
    * * *
    cevap veren

    English-Turkish dictionary > respondent

  • 12 aldermanic seat

    n. belediye meclisi üyesi makamı

    English-Turkish dictionary > aldermanic seat

  • 13 apostolic see

    n. papalık makamı

    English-Turkish dictionary > apostolic see

  • 14 chaplaincy

    n. papazlık, vaizlik, papazlık makamı

    English-Turkish dictionary > chaplaincy

  • 15 counsel for the prosecution

    n. iddia avukatı, iddia makamı, davacı avukatı

    English-Turkish dictionary > counsel for the prosecution

  • 16 ex officio

    resmen, görevi icabı, makamı gereği

    English-Turkish dictionary > ex officio

  • 17 judgment seat

    n. hakim makamı

    English-Turkish dictionary > judgment seat

  • 18 plurality

    n. çokluk, çoğulluk, çoğunluk, ekseriyet, birden fazla makamı olma (din)

    English-Turkish dictionary > plurality

  • 19 prosecuting counsel

    n. davacı avukatı, iddia makamı avukatı

    English-Turkish dictionary > prosecuting counsel

  • 20 rectory

    n. bölge papazının konutu, bölge papazının makamı

    English-Turkish dictionary > rectory

См. также в других словарях:

  • MAKAMİ' — (Mikmaa. C.) Gürzler, topuzlar …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • iddia makamı — is. Savcılık makamı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • başkanlık makamı — is. Başkanın oturduğu veya odasının bulunduğu yer …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ÂLÎ-MEKAN — Makamı, yeri, derecesi yüksek olan …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • ÂLİ-MAKAM — Makamı yüksek, yeri yüksek …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • Master of Brutality — Studio album by Church of Misery Released 2 …   Wikipedia

  • Буйукустун, Туба — Туба Буйукустун Имя при рождении: Хатидже Туба Буйукустун …   Википедия

  • başkanlık — is., ğı 1) Başkan olma durumu Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu olağanüstü hâl ilan edebilir. Anayasa 2) Başkanın görevi veya makamı, reislik, riyaset Birleşik Sözler başkanlık makamı başkanlık sistemi genel başkanlık yarı… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • makam — is., Ar. maḳām 1) Mevki, kat, yer İnsan değil gökyüzündeki makamını şaşırarak yere inmiş bir melektir. H. R. Gürpınar 2) müz. Klasik Türk müziğinde bir müzik parçası veya şarkının işleniş biçimi Birleşik Sözler makam arabası makam odası makam… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • MERKEZ — (Rekz. den) Bir şeyin ortası. Vasat. Yol. Durum, vaziyet. Hal, suret. * Şubeleri bulunan bir teşkilâtın idâre olunduğu ve emir veren yeri, makamı. Bir şeyin en işlek yeri. Teşkilât olan yerin en yüksek makamı. * Geo: Dairenin orta noktası.… …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • P.N.03 — P.N.03 …   Wikipedia

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»